a

All ideas streamlined into a single flow of creativity. Smiltė.

LA offices

Denize Aşık Olan Kürenin Kitabı

Gecenin bir saati, Safo kadının ellerine fısıldadı.
“Sümbül gibi, gözlerimi kör eden bir aydinlik var.”
Aydınlık?
Kadin aydınlığın olduğu yere gitmeliydi.
Bir deniz yolu.
“Deniz”
Deniz her şeydir.
Zaman çabuk aktı.
Şimdi kadın teknede.
Yolu Lesbos’a.
Her yan yıldız.
Kadın başını dik tutamıyordu.
Başı yıldızlara çarpabilirdi.
Ay yıldızların ortasında tıpkı peynir tekeri gibiyd.
Dalgalar patlıyordu.Köpükleri Ayın yüzünde küçük noktacıklar oluşturdu.
Kadın düşledi.
Küçük bir fare bu peynir tekerini ı sırsa…
Aydedenin yanağında bir gedik olsa…
Bu gece herhangi bir gece değildi.
Boğa Hurri ‘nin boynuzlarında gelmişti.
Öyleyse neden olmasindı?
Yoksa Tanrı Apollon buna çok mu kızardı?
Teşup, kadının üzerine indi, O nu örttü.
Sümbül, küçük fare, kadın uykuya daldı.
Herşey sessiz, sözsüz, süssüzdü.
Çan sesleriyle uyandılar.
Dalgalar korkmuş, sinmiş, geniş elleriyle işaret ediyorlardı. Kadın o yöne gökyüzüne baktı.
Gerçek düş olmazdı.
Düşü gerçek olmuştu.
Ayin yanağında bir gedik!
Hay bütün Tanrilar…
Bu Apollon ‘un, Poseidon’ un, Teşup’un, Safonun şakasi olmalydı.
Tanrıların ve Şairlerin işlerine sual olunmazdi.
Kadın sormadı.
Ayın yüzündeki karanlık gedik gittikçe büyüdü… büyüdü… Kadın, ölümlülerin buna “Ay tutulmasi” dediğini hatırlar gibi oldu.
Saçlarını Teşup’a bıraktı, “saçma” dedi.
Ayı kim tutabilir?
Ben.
Sümbül gibi, gözlerini daha iyi görebileceği körlüğe götüren kadının içindeki ses konuştu: Ben.
Kadin Ayı nasıl tutacağını biliyordu.
Lesbos’un sahillerinde ne kadar topdeniztaşı varsa topladı. Taşlar çoktu.
Kadın taşların üzerine yazdı.
“içimizde kin yok nerfret yok çocuk yüreğidir benim yüreğim.
Safo, kadının ellerine eğildi fisildadi.
Kadın hepsini taşlara yazdı.
Ay gibi taşlara.
Kadın taşları avucunda tuttu.
Taşlar İsındı.
Onları tek tek denize bıraktı.
Teşup, Apollon, Poseidon, Safo seyrettiler.
Başka kimse yoktu.
Kadın sıradan bir iş yapıyormuş, gibi rahatti.
Tanrılar şaşkın.
Kadın emindi, bütün ayları, bütün güneşleri tutabilirdi.
Son ay yuvarlağı şiir taşını da denize bıraktı.Son ay yuvarlağı şiir taşı batmadı.
Öylece herşey olan denizin yüzeninde kadıl. sağa., sola… salındı.
Kadın aklında bir kitap yaptı.
Sayfaları sus yeşili bakırdan.
İçine hayatın kendisi olan küreleri koydu.
Kürelerden biri denize aşıktı.
O denize gitti.
Kadın onu tutmadı.
O son ayyuvarlağı şiir taşıydı.
Hiç batmamalıydı.
Teşup, Apollon, Poseidon, Safo seslendiler.
Heeeeeey… Ludingirra’nın arkadaşi, Ayi tutan kadin… Sesleri geldi ellerime çarpti.
Evet o benim.

Handan Börütecene
Nisan, İstanbul 1990